Sevgili Aki Kaurismäki'nin Kati'siyle çektiği yamulmuyorsam 9 filmden bir tanesi. Film baştan sona müzikli, konuşma yok, eski zaman filmleri gibi diyaloglar altyazı geçiyo, siyah beyaz, romandan devşirme hikayesi pektürkfilmizlerler için aşina: fakir kız, zengin adam, kandırıkçılık, pişmaniyet filan..Benim pek hazzettiğim bi yönetmen olunca filmdeki göndermelere tikkat kesildim, misal:
- Bi sahnede arkadaki tahtada "Arrest this men. Sam Fuller" yazmakta idi, cahildim, neydi bilmiyordum, bi de baktım ki Samuel Fuller efsanenin önde gideniymiş, beybaba "I Shot Jesse James" i çekmiş ya la (o son çalgı çengiyi izlemeyecektim).Jesse James diyince aklıma Brad Pitt gelmesi de fena. Aslında Sam amca gayet senarist bi bünye, gani gani yazmış-çekmiş, birçok ismi etkilemiş, Tim Robbins ve Tarantino onun hakkında belgesel yapmış. Eleştireni de eksik olmamış, ama totalde sevilmiş, ben de sevdim, öncesinde saygı duydum. İşte nerden nereye geldim, film san'atı böyle bişey, insanı alıp ordan oraya savuruyo, savrulurken ne öğrenebilirsem kardır dedirtiyo.
- Bi de ters Nazarin afişi var, bunu görmeyeni dövüyolar zaten. Afiş niye ters, ben onu bilemedim işte, onu bileydim iyiydi. (o son üsküdara giderkeni izlemez olaydım).
Başka da dikkatimi çeken bişe olmadı, zate bunları da kim olsa görür, öyle nihat beyan..Tırıvırı şeysinden öğrendiğimi de paylaşiym giderayak, (demişken Ankara Sanat Tiyatrosu giderayak güzel bi oyunmuş, izlemek ilazım). Filmdeki zengin adamı canlandıran Andre Wilms'in fince namına bişey bilmediğinden mütevellit sessiz çekilmiş film, kendisi Le Havre'da da oynadı, ya zaten AkiKa'nın sevdiğim bi yanı da, her filminde aşina yüzlere rastlama ihtimali. Öyle seviyo ki oyuncularını, belli, hiç ayırmamış yanından, figüranlar bile tanıdık. Başka bi zaman Le Havre'dan da bahsetmek dileğiyle- ki o da The Renegades'i tanıma vesilesi olmuştur- gelsin Matelot: