Yazı dizime geri dönüyorum bu yazımla. Sidney Lumet'in ilk filmi, 12 kızgın adam, içlerinden bi tanesi o kadar da kızgın değil ama, çok daha aklıselim, elini vijdanına koymuş, matematiği guvvatlı, kendinden emin, ikna kabiliyeti yüksek, karizmatik (sonradan değil doğuştan). Henry Fonda'nın canlandırdığı 8 no.lu jüriden bahsediyorum. Filmin konusundan detaylıca bahsetmiycem bu sefer, sonunu yazsam yeter :p , yok yav onu da yazmıycam bu sefer.
Bi odada 12 adamın etrafında dönen epi topu 96 dakikalık bi film, ama ne film..Oyuncular teker teker döktürmüşler. Şu anda hayatta olan tek jüri 5 no.lu olanmış. Sidney Lumet'in de alameti farikası olmuş sonra mahkemeli filmler. Ben başka mahkemeli bi filmini izlemedim, izlesem iyolur gerçi, yazı dizimin malzemeleri azalıyo birer birer..
Bir çocuğun hayatı bu 12 kişiye bağlı, oybirliği ile almaları gereken karara bağlı. Bu karar sürecinde sürüklenip durdum filmin sonuna kadar. Sanki bana da bi iskemle çekmişler gel burda otur da izle demişler.
Yönetmenine bakmadan izlemiştim, meğersem kendisi daha önce Julia Ormond'a rağmen bana sıkıntılardan sıkıntı beğendiren Sibirya Berberini çeken Nikita Mikhalkov imiş, bilmediğim iyi olmuş, belki de vazgeçerdim izlemekten, böyle de kinciii haseet nalleet aksiii bi şeyim işte..
Neyse rus uyarlamasını da beğendim ben. Hikaye aynı minvalde ilerliyor, jüri dediğimiz topluluk bi okulun spor salonunda karar için kıvranıyolar..Bu seferki sanık çocuk çeçen, rus olan üvey babasını öldürmekle suçlanıyor. Haliyle arada rus-çeçen savaşı ile ilgili kısımlar var. Ama 12 Angry Men gibi bi kült filmin ardılı olmak kolay değil, bi ağız bükme payı bırakıyo film.
Neyse rus uyarlamasını da beğendim ben. Hikaye aynı minvalde ilerliyor, jüri dediğimiz topluluk bi okulun spor salonunda karar için kıvranıyolar..Bu seferki sanık çocuk çeçen, rus olan üvey babasını öldürmekle suçlanıyor. Haliyle arada rus-çeçen savaşı ile ilgili kısımlar var. Ama 12 Angry Men gibi bi kült filmin ardılı olmak kolay değil, bi ağız bükme payı bırakıyo film.
Böyle tek bi yerde geçen filmleri düşündüm de şimdi, bak seen düşünebiliyosun demek, işte zorlarsam oluyo bazen, aklıma Rope geldi. Ne güzel ince ince gerer insanı, çok konuşma vardır, iyi kafa yordurur, ip çıktı la, olm yemek yiyollar ölünün üstünde ne midesizlermiş diye diye zevkle izlenir. Hitchcock'un ilk renkli filmiymiş. Bu yazı yazma işi iyi oldu ha, bi yandan yeni yeni şeyler öğrenir oldum.
Bi de The Man From Earth var dee mi yav, bana filmi verenden aldığım gazla nasıl şişirdiysem beklentileri artık öyle patladı film elimde. Pek sevemedim demek istiyorum da lafı dolandırıyorum. Sanki sınavdayım da bilmemkaç kelimeden aşşaa yazmayın demişler gibi sündürmenin alemi yok, hemen başka şeye geçiyorum da neye geçecektim laf kalabalığından unuttum.
Hah hatırladım, şimdi rus, tek mekan filan demişken bi filmi daha paylaşıp kendimlen vedalaşıcam. Rusya'daki pek kıral bi müzede geçen bi film kendileri, bayaa bi koşmuştum peşinden, o da pek bi nazlanmıştı, şapşal şey benden daha iyi bi izleyici mi bulacaktı, iş olsun, neyse elde edince ben bunu hevesim kaçtı, izleyemedim bi müddet, sonra bi ara hatırladım dur ya o kadar uğraştım bi izliyim bari diye, onda da tamamına eremedim, hala aklımdasın ama bebeyim elbet bir gün buluşacağız. Aleksandr Sokurov'un tek sekanstan ibaret Russian Ark'ından bahsediyorum (Russkiy Kovcheg). 99 dakika başladığı gibi tek planda bitiyo, iddialı bi şey çok. Heyecanlandırıyo insanı, manyak şey..
1 yorum:
12 Angry Men efsane ya, müthiş ötesi bir film. Birkaç ay önce izlemiştim ben de;
http://cineshoot.blogspot.com/2009/09/juri-ve-onyarg-12-angry-men-1957.html
Bu arada The Man From Earth de hiç sıkmayan konusu ve merakla izlenmesiyle gayet iyi bir filmdi. Ben çok sevmiştim en azından. :))
Yorum Gönder